Hukuki Bilgiler

Ayıplı Araçlarda Tüketicinin Hakları

Av. Bilgehan Utku ‘ya verdikleri bilgiler için şimdiden teşekkür ederiz.

Ayıplı araç davası ile ilgili tüketicinin sahip olduğu haklara geçmeden önce ayıp hakkında kısa bilgi vermekte yarar vardır. Ayıplı mal; tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan mala verilen isimdir. Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna göre ayıplı mal olarak kabul edilmektedir. Kilometresi değiştirilmiş, kilometresinde oyanama yapılmış araçlar da ayıplı araç olup bu durumda savcılığa suç duyusunda da bulunulup kişinin dolandırıcılık suçundan yargılanması ve hakkında ceza davası açılması sağlanabilir.

Ayıplı Araç Davası Nasıl Açılır?

Ayıplı araç teslimiayıplı araba satışı durumunda da tüketicilerin kanun gereği hakları bulunmaktadır. Bazı durumlarda satıcı firma tüketicilere bu haklarının tamamını sunmamakta, tüketicinin sahip olduğu hakların hepsinin kullanımının mümkün olmadığını bu haklardan birkaçını seçebileceklerini diğerlerinde böyle bir seçim hakkı olmadığını söylemektedirler. Ancak bu yaklaşım türü tamamen yanlıştır. Kanun satıcıya değil tüketiciye yönelik olarak bu seçimlik hakların kullanımını düzenlemiştir. Bu yüzden satıcı konumunda bulunana araç satıcılarının bu hakları sanki bir lütufmuş gibi tüketicilere sunması haksızlığın en basit göstergesidir. Zira bu haklar satıcılar tarafından verilmemekte kanununun tüketiciyi koruması bakımından düzenlenmiş hükümlerden ibarettir. 2. el araç satışı yapan şirketlerin ya da sıfır araç satışı yapan şirketlerin satıcı olmalarından dolayı uyması gereken kurallar genel hükümler çerçevesinde Türk Borçlar Kanununda Özel hükümler bakımından da Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda düzenleme yeri bulmuştur. 

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanuna göre mal; Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları,

Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,

Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, ifade etmektedir. 

Tüketici işlemi ise, Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak tanımlanmaktadır. 

Araç Ayıpları bakımından bilinmesi gereken bazı hususlar vardır ve bu hususların çözümünün Tüketici Mahkemesinde mi yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde mi yapılacağı hususu bazı tespitlerin açığa kavuşturulması ile saptanacaktır. Bu hususu aşağıda inceleyeceğimizi belirtmekle birlikte araç ayıplarındaki seçimlik hakları ve kişilerin böyle bir durumda ne yapması gerektiğini açıklayalım.

Hasarlı Araç Aldım Ne Yapmalıyım?

Hasarlı araç aldım ne yapmalıyım– Kişi sıfır bir araç ya da ikinci el bir aracı satıcı konumunda olan ve bu işi ticaret haline getirmiş olan kişi ya da şirketten aldığında aracın boyasının farklı olduğunu, otomobilin kilometresinde oynama yapıldığını, motordan ses geldiğini, otomobilin satın alınmadan önce bakım ve işlemden geçtiğini ya da başka bir probleminin olduğunu satın aldıktan sonra öğrenmiş ise tüketicinin korunması hakkındaki kanuna göre bazı seçimlik haklara sahiptir. Ancak alıcının aracı satın aldığı sırada aracı ayıp bulunup bulunmadığı konusunda dikkatlice kontrol etmesi, gerektiğinde uzman bir kişiden yardım alması lazımdır (sıfır araçlarda böyle bir zorunluluk yoktur. Gözle görülebilen ayıplar dışında kişinin almış olduğu sıfır aracı uzman bir kişiye ya da servise inceletmesi kendisinden beklenemez. İkinci el araç satın alma sırasında ise aracın kontrolünün uzman kişilere yaptırılması, gözle kontrol edilmesi hayatın olağan akışına uygun bir davranıştır). Kişi olağan gözle kontrol görevini yaptıktan sonra araçta mevcut ayıp farkedilmemiş bir ayıp ise ve sonradan ortaya çıkmışsa bu bir gizli ayıptır. Örneğin ikinci el aldığınız bir aracın hava yastıklarının önceden açılmış olduğu bir şekilde ortaya çıkmış ise bu bir gizli ayıptır. İşte bu durumda ikinci el aracı satın almış olan kişi 6502 sayılı kanuna göre tüketici konumunda, ikinci el araç satışı yapan kişi de yine aynı yasa gereği satıcı konumunda ise bu durumda 6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların satın alma sırasında mevcut olduğu kanun gereği kabul edildiğinden aksini ispatlamak satıcıya düşecektir. Yukarıda verdiğimiz örnekten gidecek olursak aracın 01.01.2010 yılında alındığını düşünelim ve arızanın 01.04.2010 yılında tespit edildiğini varsayalım. İşte bu durumda gizli ayıp olan hava yastığı arızasının aracın satışı sırasında var olduğu kabul edilecektir. Çünkü ayıp aracın alındığı tarihten itibaren 6 ay içinde ortaya çıkmıştır. Nitekim kanun teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir . Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz şeklinde düzenlenmiştir. Ancak tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmayacaktır. Unutulmamalıdır ki bu durum tüketici konumunda bulunan ve tüketicinin korunması hakkındaki kanunun uygulama yeri bulduğu durumlarda geçerli olan bir süredir. İkinci el araç satışlarında aracı satan kişi satıcı konumunda değilse bu süre uygulanmayacak ve 6 ay içinde çıkacak gizli ayıplarda ispat yükü alıcıda kalacaktır. 

Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Bildirimin noter vasıtasıyla gönderilecek ihtarname ile yapılması ispat açısından tavisye edilen bir bildirim şeklidir. 

Ayıplı otomobil satışı durumunda tüketicinin bazı hakları bulunmakta olup bu hakların tercih hakkı da tüketiciye ait bulunmaktadır. Kanun açık bir şekilde seçimlik hakların kullanılmasını tüketiciye bırakmıştır. Bu yüzden aracın önce servise getirilmesi, sonrasında varsa bir durum değiştirme hakkının kullanılacağı ya da tamir edilmeye çalışılması tamiri mümkün değilse para iadesinin yapılacağı gibi bir seçenek sunulması açık bir şekilde kanuna aykırıdır. Zira 6502 Sayılı Kanun açık bir şekilde tüketicinin ayıplı mallarda sahip bulunduğu seçimlik hakları bir kül olarak ele almış ve düzenlemiştir. 

Aldığım Araç Hasarlı Çıktı Ne Yapmalıyım

Aldığım araç hasarlı çıktı ne yapmalıyım;

Ayıplı araç satışında tüketicinin seçimlik hakları 6502 sayılı kanunun 11. maddesinde belirtilmiştir. Bu haklar;

Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,

Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, 

Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, (tüketici ücretsiz onarım hakkını seçmesi durumunda satıcı; işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin malın onarımını yapmak veya yaptırmakla yükümlüdür. Tüketici, ücretsiz onarım hakkını üretici veya ithalatçıya karşı da kullanabilir. Satıcı, üretici ve ithalatçı, tüketicinin bu hakkını kullanmasından müteselsilen sorumludur.)

İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini istemedir. 

Ayıplı araba satın alan kişi bu seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmek zorundadır.

Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz. Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır. Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günüiçinde yerine getirilmesi zorunludur. Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir. Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir. 

Ayıplı Araç Satışında Zamanaşımı

Ayıplı araç satışı zamanaşımı– Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak ikinci el araç satışlarında satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldır. Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.

Ayıplı Otomobil Yargıtay Kararları

Ayıplı otomobil yargıtay kararları– DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde duruşmalı temyiz eden davalı ……. Fab. San. Ltd. Şti vekili avukat … geldi. Diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı, dava konusu 2010 model otomobili dava dışı üçüncü şahıstan ikinci el olarak satın almış olduğunu, dava konusu bu otomobilin tüm bakımlarının yetkili servis eliyle yapıldığını, 03.03.2014 tarihinde seyir halinde iken otomobilin ön kısmından aniden dumanlar çıktığını ve çok kısa süre içinde de alev alıp kullanılamayacak hale gelecek şekilde yandığını, bu yangının herhangi bir kullanıcı hatası nedeniyle oluşmayıp aracın ayıplı olduğunu ve yangının bu nedenle çıktığını ileri sürerek, ayıplı aracın misli ile değişimine ya da bedelinin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, aracın … süresinin de dolmuş olduğunu ve araçta herhangi bir üretim hatası bulunmadığını ifade ederek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile, dava konusu (… plakalı Mercedes C 180) ayıplı aracın davalıya iadesine, ayıpsız mislinin davalı tarafından davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

lk Derece Mahkemesince, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile ileri sürülen mütalaa ve tespitler ışığında davanın kabulü cihetine gidilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda aracın gösterge paneli, sürücü panelinde sigorta tablaları, kalorifer kumanda paneli, göstergelerin sigortaları, radyo vs. soketlerinin bulunduğu ve bu soketlerin herhangi birinin gevşek olması sonucu ısınarak eriyip tesisatın tutuşmasına ve yanmasına sebebiyet vereceğinin düşünüldüğü ifade edilmiş, yine sürücü paneli ve göğüsün kapalı olması nedeniyle sürücünün bu arızaları kendisinin oluşturamayacağı dolayısı ile sürücünün bir hatasının olmadığı ve aracın teknik bir elektrik arızasından kaynaklandığı bilgisinin verildiği ve raporun sonuç kısmı ile hükmün bu esas üzerine oturtulduğu görülmüştür. Yine dosya içerisinde bulunan 03.03.2014 tarihli itfaiye görevlilerince tutulan rapor ilgili bölümünde: “Yangının Çıkış Sebebi: Yangın sonrası yangının çıkış sebebi ile ilgili olarak yapılan incelemeler neticesinde, Aracın Kaporta Aksamı ve Motoru Tamamen yandığından dolayı yangının çıkış sebebi tespit edilememiştir.” bilgisinin varlığı ve iddia edenin iddiasını ispat ile mükellef olduğu prensibi karşısında hiç bir bilimsel ve teknik bilgi içermeyen ve sadece davacı yan beyanlarına ve ihtimale dayalı bu bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması mümkün değildir. HMK’nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiştir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir. Bu bağlamda mahkemece hükme esas alınan rapor yukarıda da ifade edildiği üzere geçerli bir gerekçe gösterilmeksizin hazırlanmış bir rapordur ve bu rapora dayanarak bir hükme varılması mümkün değildir. O halde, mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı eğitmenlerin bulunduğu teknik bölümlere haiz bir üniversiteden temin edilecek konularında uzmanların bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik yeni bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle, teknik verileri gösterir, bu verileri yorumlar mahiyette ve bu yorumların nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarını karşılar nitelikte rapor alınarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, yetersiz bilirkişi raporuna dayalı ve bu nedenle eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2018/5695 K. 2019/12686 T. 17.12.2019

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı şirket vekili, davalı tarafından 09/08/2011 tarihinde dava dışı …’e … plakalı 2001 model … marka aracın … 2.Noterliğinin 32711 yevmiye numaralı satış sözleşmesi ile satıldığını, daha sonra aracın davacı firmaya ait karadagoto.com sitesindeki ilanla tekrar satışa çıkartılarak 10/08/2011 tarihinde … 2.Noterliğinin 32904 yevmiye numaralı satış sözleşmesi ile dava dışı … isimli şahsa satıldığını, yapılan satış işleminden bir süre sonra 16/05/2012 tarihinde … isimli şahıs tarafından araç sahibi …’e ve davacı firmaya karşı aracın pert olduğu gerekçesiyle satışın iptalinin, araç bedelinin ve araca yapılan masrafların iadesi talebiyle dava açıldığını, yapılan yargılama sonucunda mahkeme tarafından satışın iptaline, araç satış bedelinin ve araca yapılan faydalı tüm masrafların davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya iadesine karar verildiğini, kararın temyiz edildiğini, ancak onanarak kesinleştiğini, bu yargılama sonucunda mahkeme kararının icrayla konulduğunu, icra dosyasına mahkeme kararı doğrultusunda avukatlık ücretleri, faiz, yargılama giderleri ve harç olmak üzere toplam 35.000,00 TL ödeme yapıldığını, aracın hasarlı olduğundan bilgi sahibi olmayan davacı firmanın sadece aracın satışına aracılık ettiğini, aracın orijinal ve hasarsız olduğunu beyan ederek …’e satan davalının taraflarınca ödenen bu tazminattan tamamen sorumlu olduğunu, bu nedenle … plakalı aracın davalıya iadesi ile davacı firmanın ödemek zorunda kaldığı 35.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının davasının kabulüne, dosya kapsamı ve bilirkişi heyeti raporu dikkate alınarak toplam 35.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ayıplı aracın davalıya iadesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-)6100 Sayılı HMK.nun 294.maddesi gereğince, mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesiyle HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda, mahkemece, kısa kararda; “davacının davasının kabulüne, dosya kapsamı ve bilirkişi heyeti raporu dikkate alınarak toplam 35.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” şeklinde hüküm kurulmuş, gerekçeli kararın hüküm kısmında ise; “ davacının davasının kabulüne, dosya kapsamı ve bilirkişi heyeti raporu dikkate alınarak toplam 35.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, ayıplı aracın davalıya iadesine” denilmiş olmakla, kısa karar (hüküm) ile gerekçeli karar arasında çelişki ve tereddüt yaratılmıştır. Bu haliyle gerekçeli karar ile kısa karardaki hükmün az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Mahkemece, az yukarıda açıklandığı üzere 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas, 1992/4 Sayılı İçtihadi Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, yeniden bir karar verilmesi için çelişkili olarak kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

2-)Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA T.C. YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2016/31308 K. 2019/11654 T. 27.11.2019

DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı malın değiştirilmesi veya mal bedelinin iadesi davası hakkında … 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden verilen davanın kısmen kabulüne yönelik 2015/1891 esas ve 2016/2173 karar sayılı ve 16/12/2016 tarihli hükme karşı davalı vekili ve ihbar olunan vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine yönelik kararın süresi içinde davalı vekilince ve ihbar olunan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili, davacı şirketin davalı …. Şti.’den 27/10/2014 tarihinde 80 LK 756 plakalı … marka ticari bir araç satın aldığını, ancak aracın Aralık 2014’de henüz daha 7.000 km.’de iken yağ lambasının yandığını, yağ değişimi yapıldıktan sonra 13.000 km.’de iken tekrar yağ lambası yanınca 6 kere her 1.000 km’de yağ ölçümü yapılarak aracın davacıya teslim edildiğini, ancak araçtaki arızanın tekrar ettiğini, … 5. Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığı ile yapılan tespitte tanzim edilen bilirkişi raporu ile aracın motorundaki bu sorunun üretim hatasından kaynaklandığı tespit edildiğinden, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesine veya araç bedelinin davalıdan tahsili ile 100.-TL ihtarname masrafı, tespit dosyasında yapılan yargılama giderleri ve 1.000.-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, ayıp ihbarlarının usulüne uygun yapılmadığını, davanın süresi içinde açılmadığını, araç üzerinde rehin ya da başka bir takyidat var ise bu hususun davacı tarafa açıklattırılarak davanın ilgili banka ya da finans kuruluşuna ihbar edilmesini, araçta iddia olunan ayıbın kullanıcı hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının mahkemece araştırılmasını, davacının aracı kullanımı nedeni ile araçta oluşan bedel kaybının, bedel iadesi talebinden düşülmesi gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İhbar Olunan vekili, araçta giderilemeyen herhangi bir arıza ve gizli ayıbın söz konusu olmadığını, davacının dava nedeni olarak gösterdiği maddi vakıanın olsa olsa bedel indirimine ya da ücretsiz onarıma yol açacak nitelikte olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, dava konusu aracın 27.10.2014 tarihinde satın alındığı, aracın 06.11.2014 tarihinde davacı adına tescil edildiği, iş bu davanın açılış tarihinin 08.09.2015 tarihi olduğu, davacının … Sulh Hukuk Mahkemesi’ne 23.02.2015 tarihinde tespit için başvurduğu ve 09.03.2015 tarihli raporun düzenlendiği akabinde davacının … 4. Noterliği aracılığıyla keşide ettiği 20.03.2015 tarihli ihtarnamesi ile ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi veya bedelin iadesini talep ettiği, dava konusu araçtaki ayıbın gizli ayıp olduğu, davacının ayıbı öğrendiği tarihte davalıya noter aracılığıyla ihtarname gönderdiği, dava konusu aracın motorunda yağ eksiltme arızasının olduğu bu arızanın kısa aralıklarla tekrar ettiği, sıfır km araç alan davacının aracın en önemli parçası olan motordaki bu arızaya katlanmasının beklenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle dava konusu aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesine, davacıda bulunan ayıplı aracın davalıya iadesine, davacının manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili ve ihbar olunan vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İlk derece mahkemesince ihbar olunan vekilinin kanun yollarına başvurma hakkı bulunmadığından istinaf yoluna başvurma talebinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince, yerel mahkeme kararının maddi delillere ve yasal gerekçelere dayanılarak verildiği, yağ eksiltmek şeklindeki ayıba sıfır araç alan davacının katlanmasını beklemenin hakkaniyete uygun düşmeyeceği, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili ve ihbar olunan vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-)İhbar olunan vekilinin kanun yoluna başvurma hakkı bulunmadığından yapmış olduğu temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

2-)Davalı vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede, dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ihbar olunan vekilinin temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA T.C. YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ E. 2017/5208 K. 2019/4901 T. 23.10.2019

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

KARAR : Davacı vekili, Iğdır ilinde bulunan … yetkili bayi davalı ….’den 29/11/2011 tarihinde, … transit marka minibüs satın aldığını, aracın garantisinin 3 yıl olduğunu , aracın arıza yaparak yağ eksiltmeye başladığını, servise götürülerek bazı parçalarının değiştirilmesine rağmen arızanın giderilmediğini, garanti süresinin dolmasına yakın servis tarafından olumsuz görüş bildirildiğini, Iğdır Sulh Hukuk mahkemesinin 2014/18 D.iş sayılı dosyasından tespit yaptırıldığını, açıklanan nedenlerle aracının ayıpsız misli ile değiştirilmesine olmadığı taktirde değerinin davacıya ödenmesine, aracın serviste kaldığı süre içerisinde uğradığı zararın tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … vekili, davanın husumetten reddine karar verilmesi ile araçtaki sorunun bir imalat hatasından kaynaklanabileceğini,bu davalının aracın yetkili satıcısı olup satece satış aşamasını yaptığını, pasif husumetten reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı …. vekili, davaya konu aracın ayıplı olduğu iddiasını kabul etmediklerini, davaya konu aracın ticari olması nedeniyle satış işleminin ticari satış sayıldığını, davacının davaya konu aracı 29/11/2011 tarihinde satın aldığını iki ile 8 günlük ayıp ihbar sürelerine riayet etmediğini, davacının üç yıla yakın bir süre aracı kullandığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, araçta meydana gelen ayıbın üretim / fabrika hatası olduğunu ve servis kayıtlarından da anlaşıldığı üzere aracın devamlı olarak yağ eksiltme nedenine dayalı olarak servise gitmesi, bu halde de araçtan beklenen verimin alınamaması nedeni ile satış bedelinin iadesine karar verildiği, her ne kadar davacı taraf aracın misli ile değiştirilmesini istemiş ise de üretici firmadan verilen 11.06.2015 tarihli cevapta aynı aracın üretiminin olmadığından buna ilişkin talep yerinde görülmeyerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı … Otomativ A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece verilen bu hüküm Dairemizin 2016/12321 esas ve 2017/6648 karar sayılı ve 05.10.2017 tarihli ilamı ile; davacı dava dilekçesinde dava değeri olarak 10.000.-TL gösterildiği ve bu miktar üzerinden harç yatırıldığı, davacı tarafından herhangi bir ıslah işlemi yapılmadığı halde dava değerinden daha yüksek bir bedele hükmedilmesinin H.M.K.’nın 26. maddesi uyarınca taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğu, kabule göre de dava sebebinin aynı olması ve dava konusu borçtan müteselsil sorumlu olmaları nedeniyle davalılar vekilleri aleyhine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi ve ayıplı aracın da birlikte ifa kuralı gereğince davalılara iadesine karar verilmemesi doğru görülmediğinden bahisle bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamaya ve dosya kapsamına göre, davacı tarafından satın alınan araçtaki arızaların nitelikli ve kullanmayı engelleyici olduğu, davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu, davacının aracın misli ile değiştirilmesini istemiş ise de, üretici firmadan verilen 11.06.2015 tarihli cevapta aynı aracın üretiminin olmadığından buna ilişkin talep yerinde görülmediği, araçta meydana gelen ayıbın niteliğinin üretim / fabrika hatası olduğunu, davacının davasını bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah etmediği ve faiz talebinde bulunmadığını, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak davanın kabulüyle 10.000,00-TL bedelin iadesine, davacıda bulunan aracın davalılara iadesine, edimlerin aynı anda ifasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalı ….’den satın aldığı, diğer davalının aracın üreticisi olduğu ticari aracın imalat hatası olduğundan aracın misli ile değiştirilmesini ayrıca aracın serviste kalan süre içerisinde uğradığı zararın tazmini ile harca esas değer olarak eksikliği de sonradan tamamlayarak 10.000TL olarak gösterdiği anlaşılmıştır. Davacıya aracın misli ile değiştirilmesinin mümkün olmadığı taktirde değeri ve zarar tazmini talepleri açıklattırılmış, davacı 83.200TL değerin tahsiline karar verilmesini, ayrıca aracın serviste kalan süreler için ise 1200TL zararın tazminini istemiş ve fazlaya dair hakkını saklı tutarak harcı tamamlamıştır.
Mahkemece verilen ilk kararda aracın imalat hatası olması nedeniyle misli ile değiştirilmesi gerektiği ancak aracın mislinin bulunmaması nedeniyle 54.000TL’nin davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili ile davalı … Otomativ A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2016/12321 esas ve 2017/6648 karar ve 05.10.2017 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmuş ve bu kerede dava konusu aracın davalılara 10.000,00-TL bedelin iadesine, davacıda bulunan aracın davalılara iadesine, edimlerin aynı anda ifasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece verilen ilk karar Dairemizce talep aşıldığı gerekçesi ile bozulmuş ise de yukarıda açıklandığı gibi mahkemenin ikazı ile davacının dava harcını tamamladığı anlaşıldığından Dairemiz bozmasının açık bir maddi hataya dayandığı ve bu hataya dayalı bozma kararına uyulmasının müktesap hak doğurmayacağı ve bunun müktesap hakkın istisnalarından olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davacının aracının misli ile değiştirilmesi mümkün olmadığı anlaşıldığından aracın davalılara iadesi ile araç bedelinin yani davacının bu araç için ödediği satış bedelinin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekir.Davacı ayrıca aracın serviste kaldığı sürenin garanti şartlarında belirtilen süreden fazla olduğunu belirterek fazla süre yönünden araçtan faydalanamadığı için tazminat talebinde bulunduğu, mahkemece bu hususta olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA T.C. YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2018/1115 K. 2019/4741 T. 14.10.2019

DAVA : Taraflar arasındaki “ayıplı malın misli ile değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.10.2014 tarihli ve 2013/222 E., 2014/391 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.03.2015 tarihli ve 2015/260 E., 2016/3665 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı, 26.08.2008 tarihinde davalı şirketten 2009 model araç satın aldığını, araçta ilk günden itibaren arızaların meydana geldiğini, yapılan başvuru üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin aracın teslim alınarak yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini iddia ederek, aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, yetkili servis olan davacının, dava konusu aracı ticari işlerinde kullandığını, bu nedenle 4077 Sayılı Kanun hükümlerinin olayda uygulanmayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, arızaların üretim hatasından değil, kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının onarım yönünde seçimlik hakkını kullanmış olup, aracın değiştirilmesini talep ettiği halde aracı kullanmaya devam ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; 26.08.2008 tarihinde satın alınan aracın 31.07.2008 tarihinde davacıya teslim edildiği, davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, davacının ayıp ihbarını TTK’nun 25/3 maddesi gereğince süresinde yapmadığından satılanı bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 2012/4885 E., 2012/11703 K. sayılı ve 12.07.2012 tarihli bozma ilamı ile, ”somut olayda, dava konusu araçta ilk günden itibaren arızalar söz konusu olduğu, bu nedenle garanti süresi içerisinde birçok kez servise başvurulduğu ileri sürülmüş ve servis kayıtları dosyaya sunulmuştur. Araç ile ilgili servis kayıtları, garanti belgesi vs. evrak incelemesi ile araçtaki arızanın belirlenmesi özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği kabul edilmelidir. Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir” gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek sekmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK’nun 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı …Ş. vekilince temyiz edilmiştir.

Dava ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Dairemizin 2012/4885 E., 2012/11703 K. sayılı ve 12.07.2012 tarihli bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında, bilirkişilerin davaya konu araç üzerinde herhangi bir teknik inceleme yapmadıkları gibi davacının dava dilekçesinde belirttiği arızaların giderilip giderilmediği, söz konusu arızaların gizli ayıp niteliğinde olup olmadığı tespit edilmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç üzerinde teknik inceleme yaptırılıp, tarafların iddia ve savunmaları ile mahkemece alınan daha önceki bilirkişi raporlarına yapılan itirazlar hep birlikte değerlendirilerek, davaya konu araçtaki arızanın giderilip giderilmediği, arıza giderilmiş ise davacının arızanın giderilmesi yönünde talep hakkını kullanmış olması nedeniyle aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunamayacağı, ancak var ise araçtaki değer kaybını talep edebileceği hususları da dikkate alınarak, toplanan tüm delillere göre yapılacak değerlendirme sonucu uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi istemine ilişkindir.
Davacı; 26.08.2008 tarihinde davalı şirketten 2009 model araç satın aldığını, ilk günden itibaren aracın direksiyonunda titremeler, kapılarda, frende ve koltuklarda ayarsızlıklar gibi problemlerle karşılaştığını, yapmış olduğu başvuru üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin aracın teslim alınarak yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini ileri sürerek aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; yetkili servis olan davacının dava konusu aracı ticari işlerinde kullandığından olayda 4077 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmayacağını, talebin zamanaşıma uğradığını, arızaların üretim hatasından değil, kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının onarım yönünde seçimlik hakkını kullanmış olduğunu ve aracın değiştirilmesini talep ettiği hâlde aracı kullanmaya devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; aracın 26.08.2008 tarihinde satın alındığı, davanın zaman aşımı süresi içinde açıldığı, davacının ayıp ihbarını TTK’nın 25/3. maddesi gereğince süresinde yapmadığından satılanı bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı, davacının satılan şeyi yenisiyle değiştirme hakkını kaybettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacının temyizi üzerine hüküm Özel Dairece; somut olayda dava konusu araçta ilk günden itibaren arızalar söz konusu olduğu, bu nedenle garanti süresi içerisinde birçok kez servise başvurulduğunun ileri sürülerek servis kayıtlarının dosyaya sunulduğu, araç ile ilgili servis kayıtları, garanti belgesi vs. evrakın incelemesi ile araçtaki arızanın belirlenmesinin özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği, mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek segmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK’nın 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; Özel Dairece verilen ilk kararda araç üzerinde herhangi bir teknik inceleme yapılmadığı şeklinde bir gerekçe yer almadığı, araç üzerinde inceleme yapmak gerektiği yönündeki belirlemenin bilirkişilerce yapılmasının gerektiği, bilirkişilerin böyle bir zorunluluktan ve ihtiyaçtan bahsetmedikleri, ilk bozma ilamında belirtilen şekilde rapor alınmasına rağmen bozma kapsamında olmayan bir konuda yeniden bozma kararı verilmesinin usul kurallarına ve hakkaniyete uygun olmadığı, davanın 28.04.2011’de açıldığı gözetildiğinde uyuşmazlıkta mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun uygulanması gerektiği, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan ücretsiz onarım hakkının 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nda yer almadığı, buna rağmen Özel Dairece geçmişe etkili kuralı bertaraf edilerek “davacının arızanın giderilmesi yönündeki talep hakkını kullanmış olması nedeniyle değiştirilmesi isteminde bulunamayacağı” gerekçesine dayanılmasının da doğru olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece uyulan bozma kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, burada varılacak sonuca göre konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç üzerinde teknik inceleme yaptırılıp, dava konu araçtaki arızanın giderilip giderilmediği, söz konusu arızaların gizli ayıp niteliğinde olup olmadığının tespit edilip edilmediği, arızanın giderildiğinin kabulü hâlinde davacının arızanın giderilmesi yönünde talep hakkını kullanmış olması nedeniyle aracın yenisiyle değiştirilmesi istemi yerine ancak var ise araçtaki değer kaybını mı talep edebileceği hususları da dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmasının ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle yasal mevzuatın ve konu ile ilgili kavramların irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 194. maddesi;
“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.
Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür.” hükmünü içermektedir.
Aynı Kanun’un 202. maddesinde;
“Bayiin tekeffülü altındaki mebiin ayıbı anlaşıldığı zaman müşteri muhayyerdir. Dilerse mebii redde hazır olduğunu beyanla bey’in fesh edilmesini, dilerse mebii alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder.
Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey’in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.
Kıymetinin noksanı mebiin semenine müsavi ise müşteri ancak bey’in feshini talep edebilir.” düzenlemesine yer verilmiş iken;
203. maddesinde ise;
“Mebi, miktarı muayyen misli şeylerden ise müşteri dilerse fesih veya semenin tenzilinden hiç birini talep etmeyip mebiin ayıptan ari mislile değiştirilmesini dava edebilir.
Mebi, başka bir yerden gönderilmiyorsa bayiin de müşteriye derhal ayıptan ari mislini teslim ve müşterinin düçar olduğu zararı tamamen tazmin ederek aleyhine ikame edilecek davadan kurtulmağa salahiyeti vardır.” amir hükmü yer almaktadır.
Taraflar arasındaki ihtilafın BK 194 ve devamı maddelerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre; satıcı, satılandan yararlanmayı ortadan kaldıran ayıptan, ayıbın meydana gelmesinde kusuru olmasa bile alıcıya karşı sorumludur. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 25/3. maddesine göre ticari işlerde satılan malın ayıbı açıkça belli ise 2 gün, açıkça belli değil ise 8 gün içinde muayene etme ve tespit edilen ayıbın ihbarı zorunludur. Ayıbın gizli olması hâlinde, anılan 25. maddenin BK’nın 207. maddesine atfı nedeniyle nihayet altı ay içinde bu konudaki davanın açılması gerekmektedir. Dosyadaki belirlemelerden davacının ayıbı usulüne uygun şekilde bildirdiği ve davanın süresinde açıldığı hususunda bir uyuşmazlık yoktur.
Kanundaki düzenlemeler göstermektedir ki; satılanın ayıplı olduğunun anlaşılması üzerine alıcının BK’nın 202. maddesine göre alıcı satılanı iadeye hazır olduğunu beyanla satımın feshini veya satılanı muhafaza ile satış bedelinin indirilmesini isteyebileceği gibi, BK’nın 203. maddesine göre satılan muayyen misli şeylerden ise, satılanın ayıptan ari misli ile değiştirilmesini isteyebilir. Dava konusu olan araç miktarı belli ve misli ile temini mümkündür. Davacı tercih hakkını ayıptan ari yenisiyle değiştirilmesi yönünde kullanmıştır.

Davaya konu aracın … tipinde, 2009 model, 4 silindirli, dizel yakıtlı olduğu ve 26.08.2008 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı alınan beyanında aracı aldığı tarihten itibaren aracın direksiyonda titreme, kapılarında ayarsızlık, freninde sorun olduğu için ben doğrudan servise gittiğini, çeşitli işlemler yapılmasına rağmen servis tarafından tutanak düzenlenmediğini, araç 30.000 km’ye geldiğinde titremenin lastiklerden kaynaklandığını söylediklerinden kendi parası ile lastikleri değiştirdiğini, 40.000 km’ye geldiğinde de yağ lambasının yanıp söndüğünü belirtmiştir. Dosya kapsamında bulunan iş emirlerinden ve alınan bilirkişi raporlarından 17.09.2009 tarihinde 27.391 km’de garanti kapsamında sağ dikiz aynasının, 22.04.2010 tarihinde 43.826 km’de yağ eksiltiyor şikâyeti ile servise giren aracın piston segmanının, garanti kapsamında kol yatak takımının, 16.07.2010 tarihinde 51.515 km’de garanti kapsamında sağ ve sol rot başlarının, 28.07.2010 tarihinde 53.693 km’de garantiden aks keçesinin, tranself trj gibi parçalarının, 16.08.2010 tarihinde 55.854 km’de akünün, 22.09.2010 tarihinde 59.201 km’de bakım yapılarak soyulma olan direksiyon simidinin, 05.11.2010 tarihinde 62.372 km’de hidrolik direksiyon pompasının, 24.03.2011 tarihinde 76.209 km’de fren balatalarının, hava filtresinin, yağ filtresinin değiştirilmiş olduğu tespit edilmiş; sağ dikiz aynasının değişimi, lastiklerden dolayı aracın ses yapması gibi arızalar aracın değiştirilmesini gerektirecek arızalar olmadığından, arızaların garanti kapsamında onarımlarının bedelsiz yapılmış olması ve tekrarlamamış olması nedeniyle aracın değiştirilmesini gerektirecek şartların oluşmadığı, ancak motorun yağ yakması nedeni ile sökülerek segmanlarının değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, zira bu arızanın sözleşmenin feshini gerektirebilecek nitelikte gizli ayıp olduğu, iş emirlerinden periyodik bakımlarını yaptırdığı anlaşılan dava konusu aracın 43.826 km’de demonte edilerek piston segman değiştirilmesinin normal bir süreç olmadığı, motorun normal veya muadillerininki gibi olmamasının, motor kusurlarının bulunmasının tahsis veya kullanım amacı bakımından tüketicinin beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran ve aracın ikinci el satış aşamasında değerini düşürücü nitelikte olduğu bahse konu hatadan dolayı tüketicinin herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunmadığı yönünde görüş beyan edilmiştir.

Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra, ardı ardına gerçekleşen arızalar nedeniyle birçok parçasının tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal hâlini kaybettiği gibi, motorun da tamamen demonte edilerek parçalarının değiştirilmesinin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı, konforu ve perfonmansı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa aracı bu şekilde kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği belirgindir. Bu nedenle yeniden bilirkişi raporu alınması somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığı, araç üzerinde teknik inceleme yapılarak ayıpların onarıma rağmen devam edip etmediği, arızaların onarımından dolayı araçta bir değer kaybının olup olmadığı, davacının ücretsiz onarım talebinin içeriği, onarımdan dolayı araçta bir değer kaybının bulunup bulunmadığı, araçta meydana gelen arızaların sıklığı ve niteliğinin tespiti ile sonucuna göre, hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozması halinde ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme ya da misli ile değiştirme hakkının olup olmadığı da değerlendirilerek sonuca varılması gerektiği gerekçesiyle Özel Daire bozma kararı genişletilmek suretiyle kararın bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi, somut olaya uygun düşmemekle beraber sonuç olarak verilen kabul kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerindedir.Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçelerle onanmalıdır.SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/19-947 K. 2019/999 T. 8.10.2019 
kararlar alıntı kazancı hukuk otomasyon.

Ayıplı Mal Davası

Ayıplı mal davasında öncelikle ayıbın niteliği önemlidir. Gizli ayıp ya da gözle görülen ayıplarda durumda değişiklikler meydana gelmektedir. Bundan dolayı ayıbın öğrenildiği andan itibaren konu ile ilgili olarak bir avukata danışılması tavsiye olunur. Çünkü ayıplı mal ya da hizmetin zamanaşımı bulunmakta olup bu tür durumlarda zamanında harekete geçilmesi hakkın elde edilmesi bakımından oldukça önemlidir. Bundan dolayıdır ki hemen harekete geçilmemesi kişinin kendi zararına olacak ve ayıplı mal ya da ayıplı hizmete katlanmak zorunda kalınacaktır.

2. El Araç Davaları

2. El araç davalarında önemli olan ayıbın ortaya çıkmasından itibaren derhal bu durumun karşı tarafa bildirilmesidir. Nitekim kanuna göre bu bildirimin yapılması gerektiği belirtilmiş ancak bildirimin usulüne ilişkin herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır. Ancak ispat açısından kolaylık sağlaması maksadıyla bu bildirimin noter vasıtası ile birlikte yapılması son derece önemlidir. 2. El araç davalarında aracı satan şahsın bunu bir meslek edinip edinmediğine göre davanın açılacağı mahkeme değişiklik göstermektedir. Meslek edinmiş araç satıcısına karşı açılacak davalar tüketici mahkemesinin görev konusu içerisinde yer almakta iken meslek edinmemiş 2. el araç satıcısına karşı açılacak ayıplı araç davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır. 2. El araç satışlarında araçta keşif yapılacak araç bu konu ile ilgili bilirkişi marifetiyle incelenecek ve verilecek karara istinaden araç üzerindeki hasar ortaya çıkartıldıktan sonra davaya bu şekilde devam edilecektir. Araçta satıcının söylemiş olduğu kusurlar haricinde başka bir kusur ortaya çıkmış ve bu gizli bir ayıp ise bu durumda bu ayıp hakkında dava açılmadan önce bu ayıbın bildirilmesi ve buna göre seçimlik hakların araç satıcısına iletilmesi gerekir. Alıcı hangi seçimlik haklarını kullandığını satıcıya bildirmelidir. 2. el araç satışlarında aracı satan şahıs bunu meslek edinmemişse genel hükümlere göre yani 6098 sayılı borçlar kanununa göre işlem tesis edilebilecekken araç satan şahış bunu meslek edinmişse tüketicinin korunması hakkında kanun hükümleri uygulanacaktır.

Ayıplı Araç Davası Ne Kadar Sürer

Ayıplı araç davası ne kadar sürer sorusunun hukukumuza göre net bir cevabı bulunmamaktadır. Davanın olağan süresi ortalama 1 yılı bulabilmektedir. Bu sürelerin avukat vasıtasıyla kısaltılabilmesi pek mümkün olmamakla birlikte mahkemenin dosya yoğunluğu, davalının cevap verme süresi, bilirkişinin rapor hazırlama süresi gibi kıstaslar ayıplı araç davalarında süreleri etkileyebilecek hususlardandır. Ayıplı araç davası bakımından sürelerden ziyade davanın süreci ne kadar uzun olsa dahi davanın kazanılmasına odaklanmak ve hak edilmiş bulunan parasal değerin tahsili için gereken hukuki girişimlerde bulunmakta daha fayda vardır. Yoksa ayıplı araç davalarında süreye odaklanılması davanın kazanılması için yapılması gereken kıstasların iyi değerlendirilmesi bakımından son derece önemlidir. Süre tarafların elinde olmayan bir husus olduğundan sonuca odaklanmak ve sonuç için çaba sarf etmek hem davacı hem de davalı bakımından önemi haizdir.

Ayıplı Araç Bilirkişi Raporu

Ayıplı araç bilirkişi raporunda önemli olan bilirkişi raporunun kanuna uygun olarak usulünce hazırlanıp hazırlanmadığı ile talepleri karşılayacak nitelikte olup olmadığı hususudur. Bilirkişi raporlarının hukuka uygun olarak hazırlanmsı ve denetime elverişli olması mahkemenin ilk yaptığı incelemelerden birisidir. Bu sebeple bilirkişi raporlarında bu durumlara dikkat edilmesi şarttır. Bilirkişi hiçbir zaman hazırlamış olduğu bilirkişi raporunda hukuki mütalaalarda bulunamaz ve hukuki görüş bildiremez. Bu durum kanuna açıkça aykırıdır. Kanuna aykırılığın tarafların avukatları vasıtasıyla ön plana çıkartılıp bilirkişi raporuna itiraz edilmesi dava sonucu bakımından önemli bir unsurdur. Bu bakımdan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde rapordaki aleyhe hususlara itiraz etme hakları bulunmaktadır.

Av. Bilgehan UTKU
Web Sitesi: Milhukuk.com
İletişim: Whatsapp

MerzifonRadar

Güncel Haberler, Merzifon Şehir Rehberi ve Memleket özlemi çekenler için oluşturulmuş geniş kapsamlı bir haber ve tanıtım sayfasıdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu